10 Kasım 2018 Cumartesi

Drina Köprüsü

  
BİRİNCİ BÖLÜM:
Drina, sarp dağlar arasında akan Ağlayan nehir adıyla anılan bir ırmaktır. Drina'nın sağ tarafında Vişegrad kasabası, sol kıyısında ise bir mahalle vardır. Drina köprüsü işte bu Kasaba ile mahalleyi birbirine bağlayan çok güzel bir köprüdür. Köprünün sol tarafında Hıristiyanlar, sağ tarafında ise Müslümanlar yaşamaktadır. Köprü, Bosna'nın Sırbistan'a, Osmanlı İmparatorluğuna ve İstanbul'a bağlanan yegâne geçididir.
Drina’nın üzerine Köprü yapma hayalini 1516'da İstanbul'a götürülen bir oğlan çocuğu kurmuştur. Bu çocuk, ileride Osmanlı Sadrazamı olacak Sokullu Mehmet Paşa'dır. Drina yakınlarında bir köyde Hıristiyan bir aileye mensup olan Sokullu Mehmet Paşa, on yaşlarında devşirme olarak Osmanlı sarayına, götürülmüş, devşirme olarak girdiği saraydan Sadrazam olarak çıkmıştır.
Sokullu Mehmet Paşa, sadrazam olduktan sonra memleketi ve Drina'ya bir armağan vermek ister. Bunun için  Drina'ya mükemmel bir köprü yaptırmaya karar verir.
İnşaat ilkbahar ayında başlar. Kasabaya çok kalabalık bir kafile gelir. Köprünün mimarı, Mimar Sinan’ın yetiştirdiği bir usta olan Abid Ağa'dır. Abid Ağa,  ilk gün, halkı acımasızlığıyla korkutur. Sonbahara kadar inşaat devam eder, köprünün birinci kısmı sona erer. Abid Ağa, baharda geri döneceğini, döndüğünde köprüyle ilgili en ufak bir zarar olursa halkın tamamını cezalandıracağını söyleyerek ayrılmıştır.
Ertesi İlkbaharda Dalmaçyalı taşçılarla Abid Ağa yine gelir. İşçilerin çokluğu kasabayı huzursuz etmekte onları korkutmaktadır.  Abid Ağa, halkı köprüde çalışmaya zorlamaktadır. Köylüler, isyan etmeye başlamış, Radisav adında biri halkı galeyana getirmeye başlamıştır. Radisav, yakalanmış,  önce kızgın zincirlere vurulmuş,  sonra da halkın önünde kazığa geçirilmiştir. Aralık ayında Abid Ağa, köyden ayrılır.
Abid Ağa'nın köyde yaptığı eziyet sadrazamın kulağına gitmiş, Sokullu, Abid Ağa'yı sürgüne göndermiştir. Abid Ağa'nın yerine gelen Arif Bey,  köprünün yapımı için uğraşan herkese hakkını ödemektedir.
Köprü ve yanında yapılan han yavaş ilerlemektedir. Kasabadakiler köprüden ümitlerini kesmişlerdir. Bu arada bir Cuma günü, Sokullu maiyetiyle camiye giderken bir derviş sadaka istemek bahanesi ile ona yaklaşıp bir kasap bıçağı ile sadrazamı öldürmüştür.  Sokullu ölmüş ama Drina üzerinde yaptırdığı muhteşem köprü ve han, onun eseri olarak artık ortaya çıkmıştır.

İKİNCİ BÖLÜM:
XVII. yüzyılın sonlarında Türk orduları Macaristan'dan çekilmeye başlamıştır. Askerlerin çekilmesiyle buralardaki vakıf malları imparatorluğun sınırları dışında kalır. Han ve köprüdeki hizmetkârların parası ödenmemekte, bu binalar gittikçe bakımsızlaşmaktadır. Hanı, Davut Hoca idare etmekte, yardım için başvurduğu her yerden eli boş dönmektedir.
Han,  bakımsız kalmış ziyaretçileri ise artık gelmez olmuşlardır. Bu yüzyılda, kasabaya müthiş bir sel de gelmiştir.  Sırbistan’da ayaklanmalar çıkmaya başlayınca Bosna’da sarsılmaya başlar. Asiler kasabadaki Müslümanları ve Hıristiyanları rahatsız etmektedir.  Kasabaya bir karakol ve kulübe yaparlar. Sırp isyanı bastırılmasına rağmen devlet tedbirler almaktadır. Yelisey ve Mile, karakol tarafından halkın gözü önünde öldürülür. Drina köprüsü, bu cesetlerin atıldığı bir yer olmuştur. Kasabalı artık bu köprünün yanından geçmek istememektedir.
XIX. yüzyılın ortalarında Osmanlı, sınırlardan çekilmekte, siyasi dengeler değişmektedir. Bu tarihlerde kasabada veba ve kolera salgını olur.
Kasabanın en önde gelen ailelerinden biri Velyi Lug diğeri ise Avdaga Osmanagiç adlı bir toptancıdır. Velyi Lug Osmanagiç’in güzel kızı Fato’yu sevmektedir. Avdaga Osmanagiç güzel kızı kızı  Nezuka Fato’yu Hamziçlerden biri ile evlendirmek isteyince Fato kendini Drina köprüsünden atarak intihar eder.
Sırbistan’da isyan çıkmış, Sırp ve Müslüman evleri yanmaya başlamıştır.  Osmanlı Sırp savaşları bir süre yatışsa da içten içe kaynamaktadır. Padişahın Bosna’yı hiç karşı koymadan bıraktığı söylentileri çıkmıştır. Plevlie müftüsü Avusturyalılara direneceğini söyleyerek Drina’ya gelmiş yardım toplamaktadır. Mütevelli Ali Hoca, bu isyana karşı çıkar. Ali Hoca, silahlı bir direnişin ancak halka zarar vereceğine inanmaktadır.  Plevlie müftüsü, ona  “gâvur, vatan haini”  diye ithamlarda bulunmuştur. Halkı galeyana getiren müftü, Ali Hoca’yı kulaklarından köprüye çiviletmiştir.  Avusturya ordusu kasabaya girmesiyle bir hasta bakıcı sayesinde kurtulur. Kasabaya girmiş duruma hâkim olmuştur.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
Müslüman evlerinde umutsuzluk, Hıristiyan evlerinde ise güvensizlik vardır. İbrahim Molla, Müderris Hüseyin Efendi, Rahip Nikola, Hahambaşı Davit Levi Avusturya albayını karşılamak üzere çağrılır. Dördü de çok korkmakta ve dördü de hoşgörü içinde yaşayan ve birbirleri ile dostça geçinen farklı dinlerdeki insanları temsil etmektedirler.  Bu dört dost Albay’ın karşısına çıkmış,  Albay onlara, kasabada düzenin korunması gerektiğini, aksi takdirde cezalandırılacaklarını söylemiştir.
Birkaç gün sonra Avusturya işgali altında yeni bir dönem başlar ve her şey düzene girer.  Kasabanın görünüşü değişmiş hesaplar kuruş ve para ile yapılmaya başlamıştır. Ağaçlar kesilmekte, yollar onarılmakta, yeni yollar yapılmakta, binalar inşa edilmekte, mağazalar açılmaktadır. Taş Han yıktırılmış, hanın yerine kışla yaptırılmıştır. Kasabada değişmeyen tek şey “Drina Köprüsü” dür.
Kasaba modern bir şehir görünümü kazanmıştır.Kasabaya dışarıdan gelen bir insan olan Milan, eğlenceyi seven kumarbazın birisidir. Milan, tüm servetini bir gece bir kumarda kaybetmiş ve buna dayanamayarak intihar etmiştir. Cenazesinin Hıristiyan mezarlığına gömülüp gömülmeyeceği sorun olmuş ama Rahip Nikola’nın hoşgörüsü ile Hıristiyan mezarlığına gömülmüştür.
19.yüzyılın sonlarında Sırplar ve Yahudiler giyim ve davranışlarla yabancılara benzemeye çalışmakta,  Kasabaya yerleşen memurlar hayatı etkilemektedir. Halktan fazla vergi alınmaktadır.  Kasabaya Müteahhitler, mühendisler, işçiler gelmekte Kasabada para artmakta;  ama aksine olarak halkın alım gücü azalmaktadır. Debore ve Mina kasabaya otel açmış,  Lotika, oteldeki eğlenceleri yürütmektedir. Lotika, oldukça popüler olmuştur.  Tekgöz isimli saf bir adam, kasabanın en güzel kızı Paşa’ya âşık olmuş,  Paşa, zengin bir adamla evlenince çıldırmış ve Drina’nın buz tutmuş yüzeyinde yürüyerek intihar etmek istemiştir.  
Avusrurya-Macaristan Krallığı  İşgali altında iken  Kraliçe Elizabeth bir İtalyan tarafından öldürülür.. Kasabadaki demir yolu yapımı bitmiştir. 1908 yılında fiyatlar yükselmiş,  Sırbistan’da taht değişikliği baş göstermiş,  Kasabada askeri otorite etkisini gittikçe artırmaya başlamıştır. Demir yolu bitince kasabaya daha çok asker gelmeye başlamıştır. Dünyadaki savaşlar bu kasabada da etkisini hissettirmekte, Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması Müslüman halkı derinden üzmektedir. Sırplar ise çok rahattır. Kasabanın gençleri, Viyana, Prag, Zagrep gibi üniversitelerde öğrenim görmeye Kasabaya döndüklerinde direniş için toplanmaktadır.  
1914′te, bombalar yağmaya başlar. Bombardımanlar yüzünden köprü kullanılmamaktadır.  . Köprünün etrafındaki mahalleler de bombardımanlar yüzünden boşaltılmış durumdadır. Fakat Ali Hoca, bütün uyarılara rağmen dükkânını terk etmez. Ali Hoca “Allah  Drina’yı terk etti” diye düşünürken,  Ali Hoca da can verir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KAYNAKÇA

Andriç, İ. (1983). Drina Köprüsü. (Çev.: Hasan Âli Ediz & Nuriye Müstakimoğlu), 11. Baskı, İstanbul: Altın     Kitaplar Yayınevi.  Arm...