10 Kasım 2018 Cumartesi

İvo Andriç'in Hayat ve Sanatından Çizgiler

    Yugoslav edebiyatının dünyaca ünlü yazarı İvo Andriç, Osmanlı döneminde 1686-1851 yıllarında Bosna eyaletinin merkezi olan, ancak o sırada Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun sınırlarında yer alan Travnik kasabasının Dolaç köyünde 9 Ekim 1892’de doğdu. Zanaatkâr olan babası öldüğünde üç yaşındaydı. Genç yaşta dul kalan annesi, oğlu İvo ile birlikte memleketine, bir Bosna kasabası olan Vişegrad’a, ailesinin yanına taşındı. İvo Andriç koyu bir Katolik olan annesi ve halası tarafından yetiştirildi. Yazarın çocukluğu ve ilk gençlik yılları, Drina ırmağı kıyısındaki bu kasabada geçmiştir. Köken itibariyle bir Hırvat olan Andriç, bir Sırp olarak yaşamayı tercih etmiştir. İlk okulu Vişegrad’da, liseyi Saraybosna’da, üniversiteyi Zagrep, Viyana ve Krakov’da okudu. Bu üniversitelerde felsefe, Slav tarihi ve edebiyatı öğrenimi gördü. 13 Haziran 1924’te “Türklerin Yönetimi Altındaki Bosna-Hersek’teki Kültürel Hayat” adlı teziyle Graz Üniversitesi’nden felsefe doktoru unvanını aldı.
    Üniversite yıllarında politikayla yakından ilgilendi, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu sınırlarında yaşayan Slavların kurtuluşunu ve birliğini sağlamaya çalışan Ulusal Devrim Gençlik Örgütü (Mlada Bosna-Genç Bosna)’ne girdi. Bu, 1914 yılının Haziran ayında meydana gelen ve Birinci Dünya Savaşı’nın tetikleyicisi olan, Avusturya Veliahdı Ferdinand’a Saraybosna’da yapılan ve ölümüyle sonuçlanan suikastı gerçekleştiren Gavrilo Princip’in bağlı olduğu örgüttür. Bu nedenle, bu
suikasttan sonra İvo Andriç de tutuklanmıştır. Bir yıl kadar bir süre tutuklu kaldıktan sonra sürgüne gönderilen yazar, bu süre zarfında Dostoyevski ve Kierkegaard’ın kitaplarını okumuş, 1917’deki afla özgürlüğüne kavuşmuş, yarım kalan üniversite öğrenimine devam etmiştir. 
Andriç, 1924’te Dışişleri’nde çalışmaya başladı ve 1941’de büyükelçi olarak emekliye ayrılmasına kadar, Vatikan, Bükreş, Graz, Marsilya, Paris, Brüksel, Roma, Budapeşte, Cenevre ve Madrid’de diplomatik görevlerde bulundu. Son görevi Berlin’de ülkesinin Almanya büyükelçiliğiydi. Ülkesinin Almanlar tarafından işgal edilmesinden sonra yurduna döndü. İkinci Dünya Savaşı y ıllarında Belgrat’ta kiraladığı bir apartman odasında yaşadı. Bu dönemde eserlerini yazdı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Komünist Parti’ye katıldı. Yugoslavya Yazarlar Birliği’nin başkanlığını yaptı. 1949’ta Bosna’yı temsilen, Yugoslavya Federal Meclisi’ne seçildi. Bir ressam olan Milica Babiç ile 1959’da evlendi. Karısının 1968’de ölümünden yedi yıl sonra İvo Andriç 13 Mart 1975’te Belgrad Askeri Hastanesi’nde bu dünyadan ayrıldı. 
Eserlerini Sırp-Hırvat dilinde kaleme alan İvo Andriç’i, günümüzde Sırp ve Hırvat milliyetçileri kendilerine mal etmeye çalışmaktadırlar. Ana Britanicca bu konuda şu bilgileri vermektedir:
“Ağırlıklı olarak Katolik mezhebine bağlı olan Hırvatlar, yazıda Lâtin alfabesini kullanırlar. Sırplar ve Hırvatların tarihsel gelişimindeki kopukluğun ürünü olan yazım, telaffuz ve sözcük dağarcığı farklılıklarına karşın, Sırp-Hırvat dili olarak bilinen ortak bir dil konuşulur. II.Dünya Savaşı’ndan bu yana özellikle Sırp-Hırvat dili konuşulan yörelerde nüfusun giderek artan bir kesimi kendisini “Yugoslav” olarak nitelemeye başlamıştır.” (Ana Britannica 1986)
 İvo Andriç, yazı hayatına şiirle başladı. 1914’te Genç Hırvat Lirikleri (Hırvatska Mlada Lirika)’nin katılımcılarından birisiydi. Savaştan sonra iki kitap yayımladı. Zagreb’de 1918 yılında “Sürgünden Notlar (Ex Ponto)”ı tutukluluğunu ve savaş izlenimlerini günlük şeklinde yazdığı “Kargaşa (Nemiri)”yı, 1920’de ilk hikâye kitabı olan “Ali Cercelez’in Yolu” (Put Alije Djerdjeleza)’nu yayımladı. Bundan sonra üç kısa hikâye kitabı (Pripovetke, 1924, 1931, 1936.) daha çıktı. İsidora Sekuliç, İvo Andriç’in kısa hikâyeleri ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
     Andreniç ve “Drina Köprüsü” 221  “İvo Andriç’in kısa hikâyelerinde Doğu, korkunç, karanlık, şiirsel, gülünç, akıllı gibi bütün özellikleriyle yer alır. Onun hikâyeleri bu nedenle garip bir özgünlüğe, dehşet verici doğrudan anlatıma sahiptir ve yerel renklerle boyanmıştır.” (http://www.ivoandric.org.yu/html/body_critics_on_andric.html)
İvo Andriç kendisine dünya çapında şöhret kavuşturan önemli eserlerini görevinden ayrıldıktan sonra yazdı. 1945’te, işgal yıllarında yazdığı üç önemli eserini, Travnik Kroniği (Travniçka Hronika), Drina Köprüsü (Na Drini Cuprija), Saraybosnalı Kadın (Gospodjisa)’ı yayımlamıştır. Bu üç eser Bosna Trilojisi (Bosna Üçlemesi) olarak adlandırılmıştır. Özellikle Drina Köprüsü (Na Drini Cuprija) adlı eseriyle yazarın şöhreti arttı ve 26 Ekim 1961 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Nobel Ödül Komitesi, eserlerindeki epik güç ve ülkesinin geçmişinden aldığı motifleri ve öyküleri şekillendirmesinden dolayı ona bu ödülü verdiğini belirtmiştir. 
Drina Köprüsü ve Travnik Kroniği adlı eserlerinin konusunu Bosna ve onun tarihi oluşturur. Drina Köprüsü’nün İngilizce çevirisinin önsözünde William H. McNeil, romanla ilgili olarak şunları söylemektedir:
 “(Bu eserden başka) Ne Balkan ve Osmanlı tarihi alanında daha iyi bir giriş, ne de bizimkinin dışındaki başka bir medeniyeti okuyucuya daha ikna edici bir şekilde tanıtan herhangi bir edebi eser biliyorum. Drina Köprüsü, heybetli başlangıcı ve sarsıcı sonu arasında Andriç’in sayfaları boyunca Osmanlı dünyasıyla karşı karşıya getiren bir duygusal ve entelektüel bir maceradır. Kısacası Drina Köprüsü, olağanüstü bir çalışmadır, bir şaheserdir ve oldukça da sui generis (nevi şahsına münhasır / kendine özgü)’dir.... Uzak Bosna’daki sosyal değişimin Andriç tarafından çizilen bu hassas portresi, ortaya çıkan büyük bir güce sahiptir.”(Andric, 1977).
Travnik Kroniği, Napolyon’un Travnik’e gönderdiği bir konsolosun, Travnik’te karşılaştığı olayları ve faaliyetlerini anlatan, hem tarihsel plânda, hem de psikolojik incelik noktasında Tolstoyvari bir romandır. Per Jacobsen, “Travnik’teki Üç Vezir” adlı yazısında Travnik Kroniği’yle ilgili kanaatini şöyle ifade eder:
“İvo Andriç’in bu eseri Bosna’yla ilgilidir. Osmanlı yönetimi, olayların arka plânında kat’i bir rol oynamaktan başka, Orta Doğu ve

     Balkanlar’da yakın bir şekilde biraraya gelmiş çeşitli dinler ve milletlerin arasındaki karmaşık karşılaşmada aktif bir katılımcıdır da.” (http:// www.ivoandric. org. yu/ html/ body_ critics_on_andric.html.)
Yazar, Saraybosnalı Kadın (Gospojdisa) ve 1948’de yayımladığı Nove Pripovetke (Yeni Hikâyeler) adlı eserlerindeyse çağının insanlarına ve onların sorunlarına eğilmiştir. Saraybosnalı Kadın romanının konusu 20. yüz yılın ilk otuz yılında Belgrad ve Saraybosna şehirlerinde geçer. Psikolojik yönü ağır basan bir romandır. Romanda, babasının iflâsı nedeniyle psikolojisi değişen, yaşadığı dünyaca ve insanlarca hayal kırıklığına uğratılmışmış bir kadının trajik yaşamı ele alınmıştır. 
İvo Andriç, 1954’te Uğursuz Avlu (Prokleta Avilija) adlı romanı yayımladı. Bu romanıyla tekrar Bosna ve çevresine yöneldi. “Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında yaşayan İzmirli zengin ve genç Kâmil, Sultan Beyazıt’ın talihsiz kardeşi Cem’in öyküsünden büyülenir. Kendi soyutlaması içinde, kendisinin Cem olduğuna inanır ve onun kötü kaderini paylaşır: Kâmil devletin kurbanı olarak doğmuştur. Cem’in kardeşine suikast yapma ihtirası ile ilgili hikâyesi nedeniyle, Sultan’a karşı bir suikast plânlamak şüphesiyle tutuklanır. İstanbul’da bir hapishaneye konur. Burada bir rahip olan Petar’a kendi hikayesini anlatır. ( http:// www.ivoandric.org.yu/html/body_the_dammed_yard.html.)
1960’ta Lica (Yüzler) adlı hikâye kitabını ç ıkardı. İvo Andriç aralarında ünlü Goya Üzerine Notlar ( Zapisi o Goji)’in de bulunduğu birkaç deneme de yazmıştır. 
1975’te, Ömer Paşa Latas (Omer Pasa Latas) adlı romanı yayımlandı. Eser henüz Türkçe’ye çevrilmemiştir. “Yazarın ölümünden sonra yayımlanan bu roman, Avusturya ordusundan Osmanlı İmparatorluğu’na kaçan, İslâm dinini kabul eden, 19.yüzyılda ünlü bir Osmanlı devlet adamı ve savaşçısı, aslen hrıstiyan bir Sırp olan Ömer Paşa Latas gibi tarihi bir kişiliğin biyografisidir. Yenilikçi Sultan Abdülmecit, İmparatorluğun reformlarına (Tanzimat’a) tepki gösteren muhafazakar tımarcıları bastırmak için Ömer Paşa Latas’ı gönderir. Bununla birlikte Andriç, Ömer Paşa’nın tarihi durumundan çok insani dramıyla ilgilenir.” (http:// www. ivoandric. org.yu/html/ body _omer _pasha_ latas. html.)
    Andriç’in eserleri Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca başta olmak üzere, 30’dan fazla dile, bu arada Türkçeye de çevrildi. Andriç’in
Andreniç ve “Drina Köprüsü” 223  bu romanları onu dünyaca ünlü bir yazar yapmaktan başka Yugoslav edebiyatının da dünyaya açılmasını sağlamıştır.
İlk dönem eserleri felsefi düşüncelerle yüklü lirik eserlerdir. Daha sonra eserlerine yetiştiği yer olan Bosna’yı konu edindi. Bosna’nın çeşitli milletlere ve dinlere mensup insanlarını ve onların yaşama biçimlerini, ilişkilerini, çatışmalarını, tutku ve özlemlerini, efsanelerini, ülkülerini ve bunların tarihsel süreç içindeki değişimini anlatmıştır. Eserlerinde Kierkegaard kötümserliği ve kişisel soyutlama hâkim duygulardır. İvo Andriç, eserlerinde psikolojik tahlillere geniş yer veren usta bir yazardır. Ayrıca yazar, iyi bir gözlemci ve Avrupa ve dünya kültürüne sahip bir entelektüeldi.  
(TÜBAR-XIV-/2003-Güz/Ar. Gör. Abdurrahman KOLCU)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KAYNAKÇA

Andriç, İ. (1983). Drina Köprüsü. (Çev.: Hasan Âli Ediz & Nuriye Müstakimoğlu), 11. Baskı, İstanbul: Altın     Kitaplar Yayınevi.  Arm...